Günler Düşü - 05.02.2022 – Gerçek, Tanrı ve Şiire Dair
- Baran

- 5 Şub 2022
- 3 dakikada okunur

Şiirlerimi bugün yayınlamaya kalksam, derli toplu bir halden bahsediyorum belki bir kitap, yayınlayıp yayınlamamak konusunda oldukça büyük ikilemler yaşayacağımı düşündüğüm “Gökte ve Denizde İlk Vesile: Huzursuzluk” isimli şiirin, ki bu şiirin yayınlanması ile ilgili problem eserin yeterliliği mevzusu değildir. Yeterlilikten ziyade şiir benim için bir devrin temsili gibidir, düşmüş bir uygarlığın ayak izleri. Bir şiiri ilk defa bitirdiğimde -bu neredeyse her şiiri birkaç defa bitirmekten gelen bir söz öbeğidir- yazdıklarım bana bir devrim gibi gelir çoğu zaman, bu benim yazdıklarımı onaylama biçimim. Üzerinden zaman geçtikçe de şiir eskir, ben alışırım, birkaç dizesini ezberlerim ve bir gün o artık bir devrim şiiri değil, benim şiirim olur. “Gökte ve Denizde…” şiirine karşı hissettiklerim de aşağı yukarı böyle bir sürecin ürünü olsa da bu eser aynı zamanda hayatımın bir döneminin rüyalarını ve imgelerini barındıran bir anı defteri gibidir. Bugün 2-3 yıl öncesine (bu şiiri yazdığımı tahmin ettiğim yıllara) dönüp baktığımda birçok anı defteri, günlük görmek mümkün artık.
Şiirin bir günlük ile aynı amaçlara hizmet etmesinin meşruiyetini ve gerekliliğini sorgulamakla beraber haliyle artık bunu çağrıştıran şiirlerden kaçmaya çalışıyorum. Apaklık, temiz ve anlaşılırlık, aydınlık, yol haritaları… Bunların her biri ve/veya tümü kendilerine ait gerçeklik tanımları yapabilecekken -hayata dair bir görüş olarak- gerçeğin varlığı şüphelidir. Herkesin tecrübe ettiğinden farklı ve kutsal bir gerçeklik iddiası, üzülerek kabul etmeliyim ki oldukça romantik bir fikir. Bu gerçeksizliğin ortasında şiirin gerçekle ilişkisi de gerçeğin kendisiyle ilişkisi gibi olmalı, bulanık. Bu bir gereklilik değil; bu bir önsezi, his ve geçmişe dair bazı pişmanlıklar. Şiirin kendisine dönersek, ilk dizesi şuydu:
tümüyle derme-çatmalık taşır yılkı atları heybesinde
Derme-çatmalık kelimesine karşı fonetik olarak herhangi bir hayranlık beslemesem de (hatta biraz kaba buluyor olabilirim) kelimenin bana hissettirdikleri / kelimenin içerdikleri itibari ile bu şiiri yazmadan önce bile bu kelimenin bir şiirin ilk dizesinde kullanılabilecek bir kelime olduğunu düşünmüşümdür. Hayatta hiçbir şeyin kusursuz olamayacağına dair bir ima buluyorum derme çatma kelimelerinin beraber kullanılışında. Mevzu bahis ima hayat görüşüme oldukça ters düşüyor, inandığımdan başka bir gerçekliği işaret ediyordu o günlerde. İnsanın hayatın hiçbir alanında, tek bir gün bile kendini tamamıyla büsbütün hissedemeyeceği fikri, insanın derme-çatmalığı, hayatta bir anlam arayan eğer bu anlamı bulamazsa hayata bir anlam katacak genç bir şair için bir yıkımın habercisidir. Tüm hislerimle, bütün olarak bağlandığım büsbütünlük arayışımın son bulması belki birkaç yıl daha sürecekti fakat ilk adımımı bu şiir ile atmıştım. Yine sanıyorum ki aynı günlerde, belki daha da önce kim bilir,
Eğer tanrı varsa karşılığı sessizlik olan dua daha değerlidir. -Antoine de Saint-Exupery
Cümlesini okumuş ve bundan oldukça etkilenmiştim. Öncelikle ilk etkilendiğim kısmın “eğer tanrı varsa” sözcükleri olduğunu düşünürüm. Bu benim hiçbir zaman göz ardı etmediğim fakat daima zihnimin uzak köşelerinde tuttuğum bir ihtimaldir, tanrının varlığı. Tanrının varlığının hayatta birçok şeyi değiştirmesinden korktuğum ya da bunu önemsemediğim günlerim olmuştu muhakkak fakat bugünden bakınca tanrının varlığının hiçbir şeyi değiştirmeyeceğine dair sarsılmaz bir düşüncem var. Hatta tanrının yokluğunu birçok sebepten dolayı daha kıymetli ve yaşamaya değer buluyorum. Bu sebeplerden biri, karşılığı sessizlik olan duanın değeri. Bu cümleyi ilk okuduğumda bir türlü neyin beni böyle derinden sarstığı anlayamamış, cümlenin üzerinde uzun süre durmuş fakat işin içinden çıkamamıştım.
Bugün anlamam mümkün olduğu için şükrettiğim yegâne şeylerden biri iyiliğin ödüllendirmediği veya ödüllendirileceği bir yaşamda iyilik yapmanın değil; iyiliğin ödül-ceza ile hiçbir ilişkisinin olmadığı, tanrı, ahlak ve gerçeğin bulanıklığında, derme çatma bir hayatta iyi bir insan olmanın kutsallığı. Ne gerçeğin ne tanrının varlığı (gerçekliği) bütünüyle doğrulanabilir. Bu kavramların bütün olayı üstlerinden hiç kalkmayan sisleri, derme-çatmalığı.



Yorumlar