top of page
Ay Aşamaları

Günler Düşü - 04.03.2022

  • Yazarın fotoğrafı: Baran
    Baran
  • 4 Mar 2022
  • 3 dakikada okunur

ree

Evet, hala hiç bundan haberi olmayan varsa, uzun süredir kendimi iyi hissetmiyordum. Artık ne zamandan beri olduğunu bile bilmiyorum. Şimdi çok uzun bir ruh hali anlatısının henüz başındayız. Aralık mı? Sonbahar mı? Yaz mı? Daha mı önce? Kim bilir? Zaten kimin hayatı ne zaman yolundaydı ki? Her şeyin en başında o vardı, bunu çok açık şekilde hatırlıyorum. Anılarım 12-13 yaşında hayata başlamışım gibi sınırlıdır zaten, daha küçük yaşlarıma dair hatırladığım şeyler bir elin parmaklarını geçmez. Ondan sonrası içinse bir zamanlar onu öylesine önemsiyordum ki, diğer her şey benim için gelip geçici günlük yaşam faaliyetleri gibiydi.

İlk defa uzun süreler alkol tüketmeye başladığımda benim problemim bunun hayatıma getirdiği tüm kötülükler değil, oydu. Karakollar, kavgalar, türlü uyarıcı ve bu uyarıcıları temin etme maceraları değil, oydu. Fakat bir gün, belli ki hayatımda bir problem çıkaramayacak kadar yakınımda (ve belki gözetimim altında) idi. Yaşamımın en mutlu günlerinin o günler olduğuna açıkça inanıyordum. Zaten o günler de beni gerçekten daha iyi ve daha düşünceli bir insan yapmıştır. Bu, geçmişte eskittiğim hayatlardan duyduğum pişmanlıkla ölçülebilir. Yaşamışlığım, yaşamaklara mâl oldu kimilerinde. İçimde her şeyin bir gün daha kötü olacağına dair korku bir gün olsun geçmedi, oydu işte o, başkası değil. Bir şeyler yapar, her şeyi berbat eder, hayatımızı lekeler ve mahvederdi. Bu kaçınılmaz sonun hızla yaklaştığını ne zamandan beri düşündüğümü bilmiyorum, sanki kaderimiz böyle çizilmiş gibi bir inançtı bu, yazgı, gerçek. Kaçamayacağımız kadar gerçekti olduğu insan. Ve ben her seferinde bunlar yetmezmiş gibi, geçmişteki günahlarını bilerek yüzümü dönüyordum ona, bu benim için bir elem değil bir zaferin işaretiydi. Belki de dünyadaki her güzel şeyin en çileli yolla elde edildiğinde dair inancı da bu zamanlarda geliştirdim. Peki ya son mutsuzluğum? Şimdi bu mutsuzluk hangi tarihle okunabilir bilmiyorum. Onu tanıdığım günden beri sahip olduğum, içinde yaşadığım fakat geçtiğimiz yıllarda biraz olsun üstünü örttüğü bir mutsuzluğun son demleri miydi bunlar yoksa artık farklı bir adamım ve yeni mutsuzluklarım mı var?

Yeni mutsuzlukları biraz aralayalım. Mutluluğa giden yolun dikenleri olduğunu bilmek, her dikenli yolun sonunda mutluluk olduğu yanılgısını içimde kuvvetlendirdi. Bu sebepten zor, çekilmez bulduğum bir süreci bırakıp gitme huyum hiç olmadı. Hatta bu benim için, sorumluluğunu aldığım bir kararı alenen başkasının üzerine yıkmak demekti. Bırakıp gitmeyi onursuzlukla bir tuttum uzun süre ve dilimin ucuna gelen her ne ise, hepsini yuttum. Belki de bu noktaya kadar sorunu hiç anlamadınız ama sahiden açık ki benim gözümde her şey benimle ilgiliydi. İlişkimiz öyle bir temel üzerine inşa oldu ki ben yokken geride hiçbir şey yoktu. Ben de hep olamayacak kadar huysuz ve bitkin bir adamımdır. Yeni mutsuzluğun bir diğer tanımı da yıllardır sahip olduğum depresyona tabii, eskimiş bir adam olmak demek olabilir. Bu tutarsızlık umarım yalnızca benim fark ettiğim bir şey değildir, hepsi aynı ya da bağlantılı. Bu benim sonsuz düşüşüm.

Nihayetinde bugün itibari ile tüm bunları geride bıraktığım başka bir hayatın peşinde ve biraz da olsa içinde biriyim. Kendimi hayatta kalmaya motive edecek yeni fikirler, yeni tutkular, yeni kırgınlıklar, yeni insanlar buluyorum. Öbür yandan içimde geçmişin kırgınlığını ve onun adını ölene kadar zihnime çakılmış bir çivi gibi taşıyacağımdan korkuyorum. Evet, zaten ben buyum. Her zaman depresyonda, her zaman mutsuz çünkü zihninde sızlayan çivileri olan biriyim. Bu benim savunma mekanizmam, burası benim korunaklı yuvam. Bıyık altından sırıtıp eğlendiğim tapınağım, huzursuzluk. Huzursuz olmadan huzuru aramanın ne manası var? Kurtulmaya ant içtiğim bir ateşin içinde doğmuşum, yalnızlık benim evim.

bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu yalvarırım onu okuma çarşamba günleri
 
 
 

Yorumlar


  • Instagram
  • YouTube

©2020, twentyfourthskyart

bottom of page