top of page
Ay Aşamaları

Günler Düşü - 16.07.2022

  • Yazarın fotoğrafı: Baran
    Baran
  • 16 Tem 2022
  • 2 dakikada okunur

ree

Cumartesi güneşinin önüne çırılçıplak oturdum. Günler boyu kovalayıp yakaladığım boğazına diş geçirdiğim, sarıp sarmaladığım ve boğduğum hayat yine benimki. Ardımda bıraktığım ceset yığını çağlar boyu hükmetmiş imparatorluklar kalıntıları. Sanki tüm bu eskitilmiş dekor geçmiş dediğim kompozisyonun kendisi, hep cebimde taşıdığım. Yanında mızmızlanacak birilerini bulabildiğimde yalnızlığımdan daha çok ağlarım.

Kendimle geçmişim arasında yeni bağlantılar keşfediyorum. Debelenmeler, koşuşturmacalar ve tesadüfler toplamı diyeceğim bir yaşantının içinde sandığımdan daha tutarlı ilişkileri anlamlandırırken her zamankinden daha da ürkek hissediyorum. İçim titriyor. Hayatla kavgası olan bir güruha aitim bu şüphesiz, fakat yıllar boyu parmaklarımı kırıp dişlerimi söken bu kavga şimdi sessiz bir münakaşadan ibarettir. Duydukça zihnimde büyüyeduran ayak sesleri, evin bir köşesinde saklanıp da beni hiç bulmamasını umduğum bir yürüyüş, rap rap, bu münakaşanın fon müziği… Beni korkunç bir sona hazırlayan gerilim öyküsünün yolculuğundan enstantaneler gibi.


Şiire ara verdim. Günler Düşü için yazmayalı yine iki ay oldu. Bu gerilim öyküsünün bin türlü nesnesinden, anbean, köşe bucak kaçarken aydınlığı bulduğum uğraşlarımı terk etmem iyiye alamet değil. Halihazırda bu, yeni bir çatışma da değil. Bütün yapıp etmelerimi anlamsızlıkla baş başa bırakan huzursuzluk ve bir başka yalnızlık döneminin iç yüzü işte bunlardır. Dünyayı kurtarmak/değiştirmek, yaşamda bir iz bırakmak, insanlara dokunmak, etkilemek, etkilenmek değil. Hiçbiri değil. Bu yalnızca tabiatım. Sessiz kavgam. Birbirinden habersiz yaşayıp ölen inançsız, yalnız, yaratmaya güdülü o insanların sessiz kavgası; tabiatı. O zaman yazmak bizim için nefes alıp vermek gibidir. Sonunda bir ödül olduğu için değil, tatmin için değil; yalnızca böylesi mümkün olduğu için. Hayatla bağır çağır, kanlı bıçaklı kavgalı o adamların hiçbiri bizden değil, pek gururlu yüksek sesli kadınların da. Herhangi bir şekilde tümüyle kendimi yaşama ait, yaşamın bir parçası gibi hissettiğim o musmutlu; nadiren tecrübe ettiğim anların tümü birer teslim bayrağıdır. O anların tümünde bazen bir titreyişle, bazen bir sigarayı söndürüşümle beliriveren burukluk hatta huzursuzluğun düşmanı hayat bile değil; teslim bayrağıdır. O zaman bizim hikayemizin siyah pelerinli kötü adamı hayat değil, hayata teslim olmaktır. Sanılır ki insanın tabiatıyla barışması ile yaşamın kurallı çerçevesine boyun eğmesi arasında pek çok insanın gözüyle göremeyeceği kadar ince bir çizgi vardır. Halbuki hiç de bile, bu iki kavram arasındaki çizgi bu ikisinin birbirine cephe alıp metrelerce siper kazabileceği kadar kalın ve koyudur. Bu savaşta kendi tabiatıyla birleşmek tarafında saf tutuşumun kutsal bir aidiyeti ya da hizmet ettiği bir amacı yok. Kendimi bu savaşın bir cephesinde (bu cephesinde) buluşum öyle kendiliğinden, çabasız, varsayılan ki.


Ne putlar kırmak ne altın takın altında yürümek, ne Buhara ne Kudüs için, ne göğe yükselmek ne çarmıha gerilmek, ne tanrıyı bulmak ne tanrıyı yenmek, ne kanıtlamak ne kanıtlanmak… Yalnızca yaşamak için, yaşamak. Sessiz kavgam, tabiatım. Birbirinden habersiz yaşayıp ölen inançsız, yalnız, yaratmaya güdülü o insanların sessiz kavgası; tabiatı.

 
 
 

Yorumlar


  • Instagram
  • YouTube

©2020, twentyfourthskyart

bottom of page