top of page
Ay Aşamaları

Şiirin Kendine Ait Gerçekliği ve Zaman Sentezi

  • Yazarın fotoğrafı: Baran
    Baran
  • 4 Eki 2020
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 25 Eyl 2021

Şiir olmuş olanların anlatıcılığını yapmak bir yana henüz gerçekleşmemiş olana dair derin bir özlem duyar. Şiirin, güneşin doğacağının garantisine değil umuduna sahip olduğu bundandır. Her ne kadar şiir olup biteni anlatma göreviyle ortaya çıktıysa da, örneğin mitoloji ve destanlar, aslında bunların hiçbirinin gerçek olmadığı fakat gerçek olma istenciyle dile getirildiği açıkça görülebilir. Binlerce şiirde olup biten okunabileceği gibi yine en az o kadar şiirde olması istenenin yazıldığı da okunabilir. Geçmişe dönük yazımların çoğu geleceğe dair umutlar içerdiğinden ve aynı durum geleceğe dair yazarken geçmişe atıflar yapılarak ortaya çıktığından bu konuda kesin bir yargıya varmak kestirip atmak olur. Bu yüzden durumu olmuşun ve olması istenenin bir sentezi olarak tanımlayabiliriz. Nihayet onlarca satırın ardından şiirin gerçekliğine dair yazdığım ilk gerçek tanım budur. Olmuşun ve olması istenenin veya olmasından korkulanın sentezi. Örneğin,


Benim hüznüm ben gibi, bana kadar

Ki eşelesen kırgınlığım miladıma uzanır

Bunu anımsadıkça gaz odalarına bebekler dolar zihnimde

Ben anımsadıkça

Afganistan'da yeniden vurulur yetim bir oğlan

Gözlerine baktıkça yeniden

Yeniden


Dizelerinde bu sentez kolayca okunabilir. Olmasından korkulan ya da olması istenen, olup biten ile birbirinden ayrılmayacak kadar iç içe geçmiştir. Bu durum insan zihninde de belirgin çizgilerle ayırt edilemeyecek şekilde karmaşıklaşır. Geçmişteki acı çoğu zaman yarın da devam edeceğinden acıdır ve geleceğe dair tüm düşünceler geçmişte yaşananların birer yansımasıdır. Bu durumdan bahsederken kısaca ona zaman sentezi diyelim. Şiirin, ortaya çıkış biçimine kontrast oluşturacak bir vücutla şekillendiği söylenebilir. Ve aslında destanın da aynı gayeyle söylendiği de savunulabilir. Fakat işler bu noktaya geldiğinde öne sürülen iki düşünce de artık şunu kabul etmiştir. Şiir doğrudan geçmiş ve gerçekleşmişle ilgili olduğu kadar gerçekleşmemiş olanla da ilgilidir. Demek ki şiir insan vücudunun tarih yazıcısı değil insan zihninin hayale ortağıdır ve zamanlar arası sentezle bezenmiştir.

İşte şiirin “kendine ait” gerçekliği insan zihniyle bağdaşır. Geçmiş ve geleceğin sınırlarının ortadan kalktığı ve iç içe geçtiği bir gerçeklik. Şiir tüm haklarını ve hürriyetini hem bu senteze borçludur hem de tüm yaptırımlarını ancak bu gerçeklik içinde uygulayabilir. Şiirin eyleme dönüşüp gerçeğe uzandığı bir an da mevcuttur fakat bu an yine önce fikir olarak şiirin gerçekliğinin baskıladığı zihinde vuku bulur. Yani şiir hem gerçektir hem de değildir.

 
 
 

Yorumlar


  • Instagram
  • YouTube

©2020, twentyfourthskyart

bottom of page